Özel Derya Öncü Anadolu Lisesi
Rehberlik Birimi
Uzm. Psk Emine Kevser Erdim
İnsan zihni elindeki malzemelere göre ürün oluşturma ve bildiği yoldan hareket etme eğilimindedir. Fakat sürpriz durumlarda, olağandışı şartlarda, her zamankinden farklı düşünmek-hareket etmek gerektiğinde, değişime-dönüşüme ihtiyaç olduğunda; zihnimizi alıştığı ve otomatikleşmiş işleyişinden çıkarıp yeni bir güzergâha yönlendirmemiz gerekir. Bunu yapmak kolay değildir, yani zihni yeniden yapılandırmak. O yüzden bunu yapabilmek için güçlü ve yeterli sebeplere ihtiyaç vardır. Yeterince ikna edici ve motive edici sebeplerimiz var ise, her türlü değişim-dönüşüm çok daha kolay ve mümkün hale gelir. Pandemi dönemi tam da buna ihtiyaç duyduğumuz olağandışı bir dönemdir.
“İnsan mutlu olmak için neden arar.” (Victor E. Frankl - İnsanın Anlam Arayışı)
Eğer her türlü şarta-duruma rağmen bizleri hayata bağlayan, mutlu eden, yaşam enerjimizi koruyan unsurlar oluşturabilmişsek; bu bizim pandemi şartlarında da kurtuluşumuz olur. Ama bunu henüz edinmediğimizi fark ediyorsak, o zaman edinmenin şimdi tam zamanıdır.
"İnsanın içinde her türlü potansiyel vardır. Hangisinin gerçekleşeceği koşullara değil, kararlara bağlıdır." (Victor E. Frankl - İnsanın Anlam Arayışı)
Bizler önce bireyler olarak çevresel koşullara rağmen hangi istikamette olmak istediğimizi seçmiş ve bu yönde adım atmaya niyet etmiş olmalıyız. Kendi içimizde bunu sağladıktan sonra ancak çevremize de bu anlamda katkıda bulunabiliriz. Bu sebeple de aile içindeki tüm bireylerin bireysel olarak bu yöndeki şekillendirici kararlarını alması ve diğer bireylerle bu yönde olumlu etkileşim ve paylaşım içinde olması önemlidir.
“İnsan sonlu bir varlıktır ve özgürlüğü sınırlıdır. Bu, koşullardan özgürlük değil, koşullara yönelik tavır alabilme özgürlüğüdür.” (Victor E. Frankl - İnsanın Anlam Arayışı)
Hayata karşı öyle ekipmanlar edinmiş olalım ki, koşullara yönelik tutumumuzu belirlemenin ötesine geçip koşullarla savaşma eğilimi içinde olmayalım. Kendi çerçevemiz içindeki yapılanmanın sağlam olması daha önemli ve gerçekçi bir hedef olur. Aksi halde işlevsel ve faydalı olmayan, kazanamayacağımız bir mücadele içine girmiş oluruz ve edinebileceğimiz kazançlardan mahrum kalırız. Bu yüzden ‘neden’lerle değil, ‘nasıl’larla ilgilenmeliyiz. Enerjimizi doğru yönde değerlendirmeli ve hayat boyu işimize yarayacak kazanımlar edinmek için pandemi dönemi krizlerini fırsata dönüştürmeliyiz.
İnsan hayatına ve kendisine dair kontrol hissini kaybedince zihin alarm verir ve kaygı düzeyi artar. Çünkü kontrolün azalması beraberinde belirsizlik getirir. Belirsizlik ise bilinmezliklerle birlikte gelebilecek risk ihtimallerine işaret ettiği için kaygı oluşturur. Bu minvalde şu sözü hatırlatalım: “İnsanları harekete geçiren olaylar değil, olaylarla ilgili algılarıdır.” (Yunan Filozof Epiktetus) – Prof. Dr. Mehmet Sungur “Belirsizlikle Barışmak, Kaygı ve Endişeyi Yönetmek / Korona Günlükleri” kitabında (2020) bu konuya detaylıca değinmiştir.
Yani biz, bir durumu kaygı verici algıladığımız ölçüde kaygı duyarız. Bu sebeple de pandemi dönemini ele alırken nasıl bir algı içinde olduğumuz şekillendirici olmaktadır. Bu noktada gerçeklerden uzaklaşmaya veya onları olduğunun dışında görmeye değil, bu gerçeklere rağmen neler yapabileceğimizi keşfetmeye ihtiyacımız vardır. Bu noktada Kanada’lı yazar Brian Tracy’nin bir kitabının isminden ilham alabiliriz: “Neyi Ararsan Onu Bulursun”. Biz pandemi dönemine bir felaket gözüyle bakarsak bunu destekleyecek sayısız unsur bulabiliriz. Ama bu dönemi fırsatlar dönemi olarak görürsek de bunu destekleyici çeşitli doneler bulabiliriz. O zaman hangisi doğru ve hangisini yapacağız? Kopmadan hayata devam etmemize hangisi yardımcı oluyorsa bizim için ona yönelmek en doğrusudur. Buna ek olarak; kontrol edemediğimiz şeyler yerine, kontrol edebileceğimiz ve etkili olabileceğimiz alanlara odaklanmak çok daha işlevsel olacaktır.
Bu kısım bizlerin belki biraz daha otomatikleşmiş döngünün dışına çıkıp ekstra çaba sarf etmemizi gerektirebilecek bir kısım. Teknolojinin imkânları elimizdeyken ve iletişim sorunumuzun olmadığı bir çağdayken, pandemiye rağmen bağlarımızı korumanın yolarını bulabiliyoruz istediğimizde. İnsan sosyal bir varlık ve bunun gereğini yaşamalı. Bizler de, öğrencilerimiz de bu yönümüzün hakkını vermeliyiz. Çünkü sosyal-ruhsal-bedensel anlamda temel ihtiyaçları karşılanmamış bir bireyin zor şartlarda ayakta durması oldukça güçtür. Sosyalleşmek, bağlarımızı-ilişkilerimizi sürdürmek de bizim temel ihtiyaçlarımız arasındadır. (Harvard Üniversitesi’nde yapılan 75 yıllık-literatürdeki en uzun süreli araştırma- bir araştırmaya göre; ömür boyu sürecek bir mutluluk, gerçek ve sağlıklı ilişkilerin korunmasıyla mümkündür.) Bu noktada bebeklerden de ilham alabiliriz. Henüz hayatı bilmedikleri ve zihinlerinde onların hareketlerine ket vuracak sınırlandırıcı olumsuz inançlar ve kaygılar oluşmadığı için; bizlerden daha cesurca ve kararlılıkla istediklerini elde edene kadar uğraşırlar. Neden bizler de bunu yapmayalım?
Bizler hayallerimizi-hedeflerimizi kişilere-şartlara bağlı mı oluştururuz? Cevap burada hayır olmalı. Eğer evet ise bunun üzerinde tekrar düşünmekte fayda var. Çünkü insan kendisi dışında hiçbir şey üzerinde yetkili ve etkili değildir aslında. Çocuklarımızla ilgili sorumluluğumuz bile bir yere kadardır. Bu sebeple de hedeflerde-hayallerde baş ve tek kahraman bizler olmalıyız. Eğer bunu yapabilmişsek içinde olduğumuz hiçbir koşul bizi kolay kolay ümitsizliğe sürükleyemez. Aynı zamanda evrenin sürekli değişim-dönüşüm içinde olduğunu, hiçbir unsurun sabit kalmadığını, bu sebeple de hiçbir konudan-kişiden ümidi kesmemek gerektiğini hatırımızda tutmalıyız.
Özel Derya Öncü Anadolu Lisesi
Rehberlik Birimi
Uzm. Psk Emine Kevser Erdim