BATI KARADENİZ'DEYİZ
Yunus yana yana yürüdüydü,
Mevlâna döne döne,
bense kana kana yürüdüm
...
Diyordu Hilmi Yavuz "Yoluculuğun Yolculuğu" şiirinde. Bizler de Derya Öncü Anadolu Lisesi öğrenci ve öğretmenleri olarak iki gece bir gün şeklinde planladığımız Batı Karadeniz yolculuğuna çıktık. 13 Haziran Pazartesi gecesi 28 öğrencisi 6 öğretmenle başlayan Batı Karadeniz turunun ilk durağı Türkiye'nin cennet köşelerinden biri olan Kastamonu ilimizdi. Büyük şehirlerin gürültüsünden kaçmak isteyenlerin sığınabilecekleri bir huzur bölgesi, panoramik dağlarıyla, yemyeşil ovalarıyla, zümrüt sahilleriyle, zengin kültürel varlıklarıyla birçok alternatifler sunan Kastamonu ilimizde Küre Dağları Milli Parkı Horma Kanyon'u Batı Karadeniz turumuzun başlangıç ateşinin yakıldığı yerdi. Bir ucundan diğer ucuna 3 kilometre uzunluğundaki ahşap platformla geçilen ve adeta doğal akvaryumu anımsatan Horma Kanyonu'nu yürüyüşümüzü, bölgede doğa harikası olarak tanınan Ilıca Şelalesi ile ilk günümüzü tamamladık ve büyük bir hayranlık ile sürdüğümüz doğa yürüyüşümüzün sonunda günün yorgunluğunu atmak ve bir sonraki günün enerjisini toplayabilmek üzere otelimize geçip dinlenmeye çekildik.
Karadeniz kıyılarını, Batı, Kuzey ve Orta Anadolu'ya bağlayan yol üzerinde yer alan tarihi, coğrafi konumu nedeniyle çok eski devirlerden beri yerleşim görmekte olan, 14. yy.ın başlarından bu yana Türklerin hakimiyetinde, Türk kentsel tarihinin bozulmamış bir örneği kabul edilen; geleneksel şehir dokusu, ahşap yığma evleri ve anıtsal yapılarıyla bütünü sit ilan edilmiş ender kentlerden biri olarak UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan Safranbolu şehri, Batı Karadeniz turumuzun ikinci gününde bizlere ev sahipliği yaptı.
UNESCO tarafından miras listesine giren Safranbolu'daki ilk ziyaret noktamız, yerli ve yabancı turistlerin dikkatini çeken Kristal Teras (Cam Teras) oldu. Bol oksijen, muazzam manzara eşliğinde Cam Teras ziyaretimizi, adranalin dolu dakikalarla devam ettirdik. Öğretmen ve öğrencilerimizle birlikte 300 metrelik çift yönlü zipline parkuru ile benzeri olmayan bir deneyim yaşamak üzere İncekaya – Tokatlı Kanyonu'na gittik. Bir sonraki durağımız ise Kültür Bakanlığı tarafından 1997 yılında gerçek bir Türk-Türkmen Köyü oluşu ve tarihi yapılarının görkemi nedeniyle koruma altına alınan "Müze Köy"ü veya bilinen diğer bir adı ile "Yörük Köyü" oldu. Safranbolu turizmine önemli bir hareket ve çeşitlilik sağlayan köyün Çamaşırhanesi ve Sipahioğlu Konağı, gezimizin sona erdiği yerlerdi.
Bizler ne Yunus gibi yana yana yürüyebildik ne Mevlana gibi döne döne, ne de Hilmi Yavuz gibi kana kana... Biz sadece bu kısacık yolculuğumuzda ufacık bir şey fark ettik "İnsan yaşadığı yere benzer. O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer. Suyunda yüzen balığına, toprağını iten çiçeğe. Dağlarının tepelerinin dumanlı eğimine..."
Bir sonraki gezimizde buluşmak üzere: Vesselam.